Herkes köpekler gibi tatilin tadını çıkartırken, kendime dört duvarı dost bilip evimden çıkmadığımdan aynı anda bir ton dizi takip edebiliyorum. Dedim bari sizlerle paylaşayım. Amaç paylaşmak nasılsa. Evvet sayın seyirciler şimdi tadından yenmeyen, tek gecede koca sezonu devireceğiniz bir dizi paylaşacağım sizinle. Sense8.
Bu diziyle bu kadar geç tanışıp, henüz bir sezonu olduğu için erken veda etmenin mutsuzluğunu yaşadığımdan, hala izlememiş olanları bu mutsuzluğa sürüklemek için şiddetle izlemeli olduğunuzun altını çiziyorum.
Sense8 bir Netflix dizisi olduğundan 5 Haziran günü bütün bölümlere ulaşma imkanımız oldu. Ki bu -bence- en güzeli. Dizi, 8 farklı ülkede yaşayan, 8 farklı insanın birbirleriyle telepatik olarak iletişime geçebilmesi, birbirlerini ziyaret edebilmesi, birbirlerinin yeteneklerini kullanabilmesini anlatıyor. Tabii ki bu muhteşemliği onların farkında olan insanlar bozuyor ve üstlerinde araştırma yapmak üzere yakalamaya çalışıyor. Matrix serisinin yapımcıları wachowski kardeşler bizi bağımlı yapmaya çok kararlı.
Dizin beni en en en çok çeken tarafı, 8 farklı ülkeden, 8 farklı insanın yaşamını konu alması. Cinsel tercihleri, yaşam tarzları, meslekleri, ekonomik durumları her şeyleri farklı olan, farklı kültürlere sahip bu insanların yaşadıklarını kıyaslayabiliyor olmamız. Altmetinler bu kadar derin olunca dizinin derinliğini tartışmaya kapatıyorum.
Son olarak söylemeden geçemeyeceğim bir şey daha var. Dizinin müzikleri. Açılış ve kapanış jeneriğindeki biraz gerilimli-gizemli notalar izleyiciye direkt ulaşıyor. Jenerikle biter mi? Bitmedi! Dizi içinde de tercih edilen bütün şarkılar, sahneleri tamamlıyor. 8 farklı ülkedeki yaşamları anlattığından şarkı seçimlerinin evrenselliği gözlerden kaçmıyor. Örnek olarak 4 Non Blondes'dan What's Up'ın kullanıldığı sahnede gerçekten çok değişik şeyler yaşamıştım.
Açıkçası ben öneri üzerine diziye başlamam pek. İlla kendim bulucam. Ama siz öyle yapmayın bak. Dinleyin beni. Bi' kaç öneriniz varsa yazın ama bakarım belki. Bir de izleyenler beğendiler mi merak ederim şimdi. Haber edin bana. Haydi gömülün diziye. Öptüm. Follow my blog with Bloglovin
Bu diziyle bu kadar geç tanışıp, henüz bir sezonu olduğu için erken veda etmenin mutsuzluğunu yaşadığımdan, hala izlememiş olanları bu mutsuzluğa sürüklemek için şiddetle izlemeli olduğunuzun altını çiziyorum.
Sense8 bir Netflix dizisi olduğundan 5 Haziran günü bütün bölümlere ulaşma imkanımız oldu. Ki bu -bence- en güzeli. Dizi, 8 farklı ülkede yaşayan, 8 farklı insanın birbirleriyle telepatik olarak iletişime geçebilmesi, birbirlerini ziyaret edebilmesi, birbirlerinin yeteneklerini kullanabilmesini anlatıyor. Tabii ki bu muhteşemliği onların farkında olan insanlar bozuyor ve üstlerinde araştırma yapmak üzere yakalamaya çalışıyor. Matrix serisinin yapımcıları wachowski kardeşler bizi bağımlı yapmaya çok kararlı.
Dizin beni en en en çok çeken tarafı, 8 farklı ülkeden, 8 farklı insanın yaşamını konu alması. Cinsel tercihleri, yaşam tarzları, meslekleri, ekonomik durumları her şeyleri farklı olan, farklı kültürlere sahip bu insanların yaşadıklarını kıyaslayabiliyor olmamız. Altmetinler bu kadar derin olunca dizinin derinliğini tartışmaya kapatıyorum.
Son olarak söylemeden geçemeyeceğim bir şey daha var. Dizinin müzikleri. Açılış ve kapanış jeneriğindeki biraz gerilimli-gizemli notalar izleyiciye direkt ulaşıyor. Jenerikle biter mi? Bitmedi! Dizi içinde de tercih edilen bütün şarkılar, sahneleri tamamlıyor. 8 farklı ülkedeki yaşamları anlattığından şarkı seçimlerinin evrenselliği gözlerden kaçmıyor. Örnek olarak 4 Non Blondes'dan What's Up'ın kullanıldığı sahnede gerçekten çok değişik şeyler yaşamıştım.
Açıkçası ben öneri üzerine diziye başlamam pek. İlla kendim bulucam. Ama siz öyle yapmayın bak. Dinleyin beni. Bi' kaç öneriniz varsa yazın ama bakarım belki. Bir de izleyenler beğendiler mi merak ederim şimdi. Haber edin bana. Haydi gömülün diziye. Öptüm. Follow my blog with Bloglovin
- 4:38:00 ÖS
- 0 Comments